u Mücadele AKP ve İşbirlikçileri ile BKP Toplumsal Varoluş Güçleri arasındadır.
Birleşik Kıbrıs Partisi Toplumsal Varoluş Güçleri Kuruluş Manifestosunu ve seçimlerde izleyeceği politikaları açıkladı.

Bugün saat 11:30’da Birleşik Kıbrıs Partisi Genel Merkezi’nde gerçekleşen basın toplantısı ile Birleşik Kıbrıs Partisi Toplumsal Varoluş Güçleri Kuruluş Manifestosu ve seçimlerde izlenecek politikalar basına duyuruldu.

Basın toplantısında, Birleşik Kıbrıs Partisi Genel Sekreter İzzet İzcan, Baraka Kültür Merkezi Aktivisti Münür Rahvancıoğlu ve Devrimci Komünist Birlik adına Yusuf Alkım birer konuşma yaptı.

Basın toplantısında BKP Genel Sekreteri İzzet İzcan’ın yaptığı konuşma şöyledir:

“Değerli basın mensupları, bugün burada Birleşik Kıbrıs Partisi Toplumsal Varoluş Güçleri’nin Kuruluş Manifestosunu açıklamak ve kuruluşunu deklere etmek için toplanmış bulunuyoruz. Bu oluşturulan birlik sadece seçimlere yönelik değil, seçimlerden sonra da işbirliği ve eylem birliği yapmaya devam edecektir. Bugün burada bu birliği oluşturan örgütlerin temsilcileri ve destek veren bireyler vardır. Bu birliğe katılmak için çalışma içinde olan başka örgütler de vardır. İmzaya açacağımız bu manifesto ile bireysel anlamda ülkemizde tanınmış sanatçılar, aydınlar, gazeteciler ve toplumun her kesimi ve sendika liderleri oluşturulan Birleşik Kıbrıs Partisi Toplumsal Varoluş Güçleri cephesine destek vereceklerdir.

Biliyorsunuz 28 Temmuz’da baskın basanın bir seçimle karşı karşıyayız. Ne yazık bu seçime de anti- demokratik bir seçim yasası ile giriyoruz. Baraj sistemi korunmuş, tek bölgeli seçim sistemi uygulaması engellenmiş, dar bölgecilikle kişisel menfaatler korunmuş, yasal, anayasal hiçbir değişiklik yapılmadan Ulusal Birlik Partisi ve Cumhuriyetçi Türk Partisi yetkililerinin uzlaşısı ile bilinçli bir şekilde, tarihi de bilinçli bir şekilde organize edilerek gerçekleşecektir. İrsen Küçük hükümeti Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin desteği ile seçim gecesine kadar ayakta tutulmuştur. Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin desteği ile seçime bize bu kadar kötülük yapan İrsen Küçük hükümeti ile gitmek zorunda bırakılıyoruz. Bu süre içerisinde olacak bütün olumsuzluklardan, bütün yasa dışılıklardan, dağıtılan bütün vatandaşlıklardan, dağıtılan bütün arsalardan, dağıtılacak paralardan ve istihdamlardan bu hükümeti ayakta tutan Cumhuriyetçi Türk Partisi de sorumludur. Bu yapılanı biz aynı zamanda ondan da biliyoruz. Bu seçime giderken bu güç birliğini oluşturan kurumlar, bu rejimin karşısında, bu düzenin karşısında, parlamentoda bulunan 4 parti ve onlara destek veren AKP’nin karşısında bir manifesto, bir propaganda ve yönetimle bu mücadeleyi sürdürecektir. Bu seçim kampanyası aslında AKP’nin desteğini alan, bu statükoyu benimseyen ve bu statükonun ve bu rejimin devamından medet uman, o hükümetten çekilsin ben geleyim diyen, Ankara’daki hükümetin ve Sn. Erdoğan’ın desteğini almak için çırpınan partilerle Birleşik Kıbrıs Partisi Toplumsal Varoluş Güçleri arasındadır.

Bunu kapmayanın ilerleyen günlerinde daha net ortaya koyacağız. Dolayısı ile bu güç birliğine destek veren ve verecek olan tüm örgüt ve kişililere ben Birleşik Kıbrıs Partisi Genel Sekreteri olarak teşekkür ediyorum. Bizim kavgamız koltuk kavgası değildir, bir şey olma kavgası değildir. Hep beraber bir şey yapma kavgasıdır. Hep beraber barışa ulaşmak kavgasıdır. Zaten adına da bu birliğin toplumsal varoluş güçleri dememizin nedeni de budur. Kıbrıs Türk toplumu yok oluyor. Kimliğine saldırı var, kültürüne saldırı var, yaşama hakkına saldırı var ve Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan bütün emekçiler bu rejimin altında inim inim inlemektedirler. Biz bu düzene karşı, bu militarist yapıya karşı, Kuzey Kıbrıs’ta oluşan statükoya karşı bir kavga içindeyiz. Seçimler bizim için hiçbir zaman bir amaç olmamıştır, değildir. Ama bu kavgada önemli bir araçtır. O yüzden halkımızı bu kavgaya omuz vermeye, verdiği desteği artırmaya ve bu rejimden yana olan statükocu partilere gerekli dersi vermeye çağırıyorum. Ülkemizin birliği, halkımızın geleceği, çocuklarımızın kurtuluşu için ve özgür, bağımsız, birleşik bir Kıbrıs için bu kavgayı vermeye devam edeceğiz. Hepinize teşekkür ederim”

Baraka Kültür Merkezi Aktivisti Münür Rahvancıoğlu’nun yaptığı konuşma şöyledir:

“Değerli basın mensupları hepinizi hoş geldiniz. Baraka Kültür Merkezi olarak biz, Toplumsal Varoluş Güçleri oluşumuna destek veriyoruz ve önümüzdeki erken genel seçimlerde Birleşik Kıbrıs Partisi Toplumsal Varoluş Güçleri ismi altında yürütülecek olan eylem birlikteliğini bir seçim çalışması şeklinde öreceğiz. Ne yazık ki hem toplumumuz hem gençlerimiz hem de biz seçeneksizleştirilmeye ve çaresizleştirilmeye çalışılıyoruz. Var olan seçenekler içerisinde kötünün iyisini seçme zorunluluğu ile baş başa bırakılmaya çalışılıyoruz. Ama görüyoruz ki her geçen gün emeklilik yaşı artırılıyor. Çalışma koşulları kötüleştiriliyor. Bu toplumun kurumları elden çıkarılıyor. Neo- liberal politikalar aracılığı ile ve Ankara’nın dayatmaları yolu ile bu toplum yok edilmeye çalışılıyor. Evet, toplumumuz barışçı bir toplumdur. Evet, toplumumuz demokratik bir toplumdur. Aynı zamanda konuşma ve dialok yolu ile sorunlarını çözmek isteyen bir toplumdur. Ancak yok olma tehdidi ile baş başa kaldığı zaman da hodri meydan demesini bilen bir toplumdur. Bu birliktelik Ankara’ya bir hodri meydandır. Bu seçim Ankara ile toplumsal varoluş güçleri arasında geçecektir. Toplumsal varoluş güçleri farklılıkları ile bir araya gelen, bir birinden hem söylemsel olarak hem de pratik ve gelecek ile olarak farklılıkları olan ama bu farklılıkları da zenginlik olarak gören, ayrılmak için değil bir araya gelmek için bir zemin olarak gören, çok seslilik olarak gören bir yapıdadır. Herkes herkese açıktır. Ortak noktamız ise hepimizin barış istiyor olmasıdır. Halkların kardeşliğini istiyor olmasıdır. Özelleştirmelere, neo- liberal politikalara karşı olmamızdır. Ankara’nın politikalarına yeter deme noktasında olan insanlar olmamızdır. Bu mücadele bu seçimle sona ermeyecek ya da bu seçimle bitmeyecektir. Bu seçim bir eylem birlikteliği olarak çok anlamlıdır, çok önemlidir. Çünkü bundan sonraki mücadelelerin önünü açacak olan bir süreçtir aynı zamanda. Hepinize tekrar hoş geldiniz diyoruz, süreç içerisinde tekrar görüşeceğiz.”

Devrimci Komünist Birlik adına Yusuf Alkım’ın yaptığı konuşma şöyledir:

“Bugün Toplumsal Varoluş Güçleri iş ve güç birliği ittifakının oluşumunu ilan etmek için buradayız. Aslında bugün burada yer alan örgütler ve daha bir dizi örgüt geçmiş yıllarda birçok eylemde birlikte hareket ettik. Birçok iş ve güç birliği yaptık. Bugün attığımız adım bunu bir adım daha ileri götürüp seçimlere de taşımak adınadır. Seçimleri de bu ittifakın bu güç birliğinin bir parçası olarak kullanmaktır. Bu masa etrafında oturan hiç kimse seçimleri bir amaç olarak görmüyor. Bu ülkede aslında bir demokrasi oyunu oynandığının, mecliste bir iradenin olmadığının, iradenin tamamen sömürgeci Ankara hükümetlerinin elinde olduğunun çok iyi farkındayız. Sizden bizi seçin, meclise gelip her şeyi değiştireceğiz diye oy istemiyoruz. Sizden bu sömürgeci rejime karşı tepkinizi, duruşunuzu göstermeniz için destek istiyoruz. Bu sadece bizlerin değil rejime karşı duran herkesin iş ve güç birliği olacaktır. Bunu geliştirip daha da ileri taşımamız gerekiyor. Münür arkadaş bahsetti evet farklılıklarımız var ama bu farklılıklarımız rejim karşıtlığı noktasında, bu rejimlerim yarattığı bu sorunlar karşısında ortak noktalarda birleşmemize engel olmaması gerekir. Gerektiğinde oturup farklılıklarımızı tartışabiliriz ama gerektiğinde halka doğru siyasetleri taşıyabilmek için, halkı bu çürümüş düzene karşı mücadeleye seferber edebilmek için birleşmeyi bilmesi gerekiyor. Geçmişte olduğu gibi ve bundan sonra olacağı gibi. 28 Temmuz sadece bir adımdır. Sadece bir süreçtir. Önümüzde çok ciddi dayatmaların olacağı bir süreçtir. Gerek içte ekonomik politikalar olarak gerekse Kıbrıs sorununun çözümü alanında. Bunlara karşı durmamız gerekiyor. Birlikte durmamız gerekiyor. Çünkü hepimizin güçleri sınırlıdır. Bu güçlerimizi ancak birleştirerek ve halkı bu noktada birleştirerek bir duruş sergileyebiliriz. Bunun farkındayız ve bu çerçevede bu anlayışla bir araya geliyoruz. Halkımızı da bu noktada bizimle birlikte hareket etmeye, pasif direnişten aktif direnişe geçmeye ve seçimlerde sandığa giderek tepkilerini, protestolarını, muhalefetlerini bize destek vererek ortaya koymalarını istiyoruz. Çünkü sandıkta sadece iki seçenek vardır. Ya mevcut düzenin devamını savunan partiler, koltuk kavgasında makam kavgasında olan güçler ya da buna karşı duran, bunu reddeden bu oyunu bozmak için aday olan bizler varız. Halkımızdan bu yönde destek istiyoruz.”

 

BKP-Toplumsal Varoluş Güçleri

Manifesto

Yaşadığımız tüm sorunların temel kaynağı olan Kıbrıs sorunu Anglo-Amerikan emperyalizmi ve her iki toplumdaki milliyetçi-şöven çevrelerin yarattığı uluslararası bir sorundur.

 

NATO planlamaları çerçevesinde 15 Temmuz faşist Yunan darbesi ve bu darbeyi izleyen 20 Temmuz Türkiye’nin askeri müdahalesi sonucunda ortaya çıkan fiili işgalle birlikte ikiye bölünen adamızın kuzeyinde oluşturulan Türkiye’nin yönetimindeki ayrılıkçı ve asker ağırlıklı militarist rejim Kıbrıs Türk toplumunu yok olmakla karşı karşıya getirmiştir.

 

Ankara hükümetleri ve Kıbrıs’ın kuzeyinde oluşturulan ayrılıkçı rejim aracılığı ile uluslararası egemen güçlerin bizzat kendilerinin oluşturdukları Uluslararası Hukuk’a aykırı bir şekilde adaya nüfus taşınmış ve demografik yapı değiştirilmiştir. Her türlü anti-demokratik yaptırım ile yüz yüze bırakılan Kıbrıslı Türkler kendi ülkelerinde azınlığa düşürülerek iradeleri de ellerinden alınmıştır.

 

AKP ve Kıbrıs’ın kuzeyindeki işbirlikçi hükümetler Kıbrıslı Türklere ait kurumları yeşil sermayeye peşkeş çekmekte, dayatma ekonomik yıkım paketleri ile yoksulluğu derinleştirmekte, Sünni İslam dayatmaları ile ülkemizde gericiliği egemen kılmaya, Kıbrıs’taki bölünmüşlüğü ve çözümsüzlüğü kalıcılaştırmaya çalışmakta ve Kıbrıs’ın kuzeyini kolonize ederek, Kıbrıslı Türkleri yok etmeyi ve Kıbrıs’ın kuzeyini ilhak ederek tamamen sömürgeleştirmeyi hedeflemektedir.

 

İşgal rejiminin demokrasicilik oyununun bir parçası olarak oluşturulan mecliste temsil edilen siyasi partiler düzen ve sömürgeci TC egemenleri ile bütünleşmişlerdir. Kıbrıslı Türklerin kendi kendini yönetmesi, demokratikleşme ve sivilleşme için adım atmak yerine, talimatlar ile yönetilmeye boyun eğmişlerdir. Nüfus aktarımına, asimilasyona, kamu kurumlarının peşkeş çekilmesine ve ülkenin kolonize edilmesine seyirci kalmaktadırlar.

 

Tüm bu düzen partileri AKP’nin kuklalığı için yarış içerisindedirler. AKP’nin çizdiği sınırlar içerisinde demokrasicilik ve hükümetçilik oynamaya devam ediyorlar.

 

Tüm bunlar yanında ülkemiz üzerindeki çıkarlarını artırarak sürdürmek hedefinde olan emperyalist güçler ülkemizdeki yerli işbirlikçilerinin de yardımıyla yeni NATO planlarını halkımıza dayatmak için hazırlık yaptıkları görülmektedir. Kıbrıs sorununu çözmekten; Kıbrıs’ta yaşayan toplumlar arasında güven ve ortak yaşam koşullarını kurmaktan çok uzak olan böylesi dayatmalara karşı çıkmak ve halkın çıkarlarını dikkate alan, halk tarafından kabul edilecek bir çözümü hayata geçirmek için mücadeleyi yükseltmek gerekmektedir.

 

Gelinen aşamada toplumsal varoluş ya da yokoluş ikilemi ile karşı karşıya bulunmaktayız.

 

Böylesi koşullarda ülkemiz ilerici, demokrat kesimleri olarak var olan siyasal farklılıklarımıza rağmen dağınık olan güçlerimizi bir araya toplamamız ve ortak paydalarda mücadelemizi yükseltmemiz gerektiğinin bilincindeyiz. Bu bilinçle Toplumsal Varoluş için gasp edilen siyasi irademizi geri almak hedefiyle halkımızı örgütlemek ve bağımsız birleşik federal bir Kıbrıs’ta demokratik, katılımıcı bir düzen kurmak amacıyla yola çıkıyoruz.

                                                                                                                                       

Bu çerçevede aşağıda imzası bulunan siyasi parti, demokratik kitle örgütü, sendika ve bireyler ortak paydalarda bir araya gelerek seçimler de dâhil her türlü iş ve güç birliğini gerçekleştireceklerdir.

 

Birleşik Kıbrıs Partisi, Baraka Kültür Merkezi, Devrimci Komünist Birlik,